Wednesday, November 28, 2018

Salt, Fat, Acid, Heat: Mastering the Elements of Good Cooking - Samin Nosrat - Kitap Özeti

Yemek yaparken hazır tariflerdeki malzemelere, araçlara ve açıklamalara uyarak yemek hazırlarız. Bu tarifler çok zor olabilmekte ve işimiz iyice zorlaşmakta. Ancak bu durumdan kurtulmanın yolları bulunuyor. Bunun için şu 4 terimi ele almalıyız. Tuz, yağ, ekşi ve ısıtma.


Yemeklere tuz atmadığımızı düşünün. Ne kadar tatsız olacaktır. Tad alma duyumuz için tuz oldukça önemlidir. Kaynayan sudaki mineral miktarı içinde bulunan tuz seviyesi ile ilgilidir. Örneğin bezelye kaynatırken, suyun içerisinde tuz olmaz ise bezelyeler yavan olacak ve içerine yeteri kadar mineral geçmeyecektir. Fakat içerisinde tuz olan suda kaynadığı zaman, bezelyeler sudaki mineralleri emecek, aynı zamanda daha kısa sürede pişecektir. Aynı zamanda içerisindeki magnezyum muhafaza edilecek ve yeşil kalacaktır. Bu bize bütün yemeklere bolca tuz atma fikri vermemeli. Farklı yemeklere farklı miktarlarda tuz atmalıyız. Üç farklı yöntem ile bu işi yapabiliriz.

İlk yöntem avuç içi yöntemidir. Tencerede sebze, makarda gibi şeyler pişirirken avuç içimize yeteri kadar tuz alıp, tencereye dökebiliriz. İkinci yöntem bilekten dökmektir. Örneğin büyük kaplar içerisinde sebze veya et olduğunda avuç içimize tuz doldurup, bileklerimizi yukarı kaldırıp, bu şekilde tuzlayabiliriz. Son olarak ise ufak posiyonlar için, parmaklarımız ile az miktarda tuz alıp, serpiştirebiliriz.

Tuz ve şeker farklı kutuplarda gibi görülmesine rağmen, bazen birbirlerinin tamamlayıcısı olabilmektedir. Örneğin kurabiye yaparken bunu deneyebilirsiniz. Bir tanesine tuz ekleyip, diğerine eklemeyip, tadlarını karşılaştırabilirsiniz. Tuzlu olanda farklı bir tad alacak ve kurabiyenizi daha iyi bir hale getireceksiniz. Bunu anlamak için yaptığınız tatlılara kattığımız şeyleri düşünelim. Yumurta, yağ, un, krema. Bu tatların hepsi tek başına yavandır. Ancak tuz ile birleşinde ortaya güzel bir karışım çıkacaktır. Tatlıya çok az miktarda, parmak ucu ile tuz atmamız gerekmektedir. Daha fazlası iyi olmayacaktır.

Tuzdan daha fazla karabibere dikkat etmeliyiz. Karabiber güzel tat veren bir baharat olmasına rağmen miktarı ve kullandığı yer çok daha kritiktir. İtalyan ve Fransız yemeklerinde karabirer güzel bir bileşeno olurken, Fas yemeklerinde ise kötü bir etki yapmaktadır. Faslılar karabiber yerine kimyon kullanmaktadır. Türkler pul biber, orta doğulular ise zahter kullanmaktadır.


Yağın kötü ünü olmasına rağmen, onsuz bir yemek yaptığımızı düşünelim. Salatalara zeytinyağının verdiği tadı düşünelim. Tuz gibi yağ da tad zenginleştiricidir. Ortadoğu ve Akdeniz kültüründe yemek yaparken zeytinyağı önemli rol oynamaktadır. Zeytinyağları kalitesine göre farklılık göstermekte ve bu durum yemek kalitesini etkilemektedir. İyi zeytinyağının kokusu ve tadına bakarak anlayabiliriz. Baharat ve meyve aromalı tad ve koku bırakması, iyi kaliteli bir yağ olduğu anlamına gelecektir. Acı tadı ve çok baharatlı tad gelmesi ise olumsuz sinyaldir.

Bir yemeği taze yapmak istiyorsak, yüzeyinde bulunan suyu buharlaştırmamız gerekmektedir. Bu bağlamda 100 derece üzerinden ısıtmalıyız. İyi bir tad almak için ise yemek yapacağımız tavayı veya tencereyi önceden ısıtmamız gerekiyor. Yine kullanacağımız tencerede yeteri kakar boş alan olmalı. Sadece tek katman şeklinde yiyecekleri koymalı, üst üste koymamalıyız.


Tükrük bezlerimizi en çok çalıştıran tad, ekşi tadlardır. Tükrük bezlerimizin çalışması ile yiyeceklerin tadını daha iyi hissedebiliriz. Ekşi tek başına olumsuz tad verebileceği gibi, diğer malzemelerle güzel bir takım oyuncusu olup, tad katabilmektedir. Diğer malzemelerin tadlarını daha güçlü hissetmemizi sağlar. Yemeğe fazla tuz attığımız zaman daha fazla malzeme veya su ekleyerek telafi edebiliriz. Fazla ekşiliği ise diğer bileşenlerle kapatabilirsiniz. Örneğin suya limon sıktığımızı düşünelim. Daha fazla su eklememiz yine ekşiliğe sebep olacakken, tatlı eklememiz, güzel bir limonataya dönüşmesini sağlar. Ekşilik katmak yiyeceklerin yüzey alanını sertleştirip, pişirme sürelerini uzatabilir. Ekşiyi iki türlü kullanabiliriz. İlki pişirme amaçlı, diğeri ise süsleme ve üzerine dökme amaçlı. Makarna sosuna domates katmak bunlardan biridir. Soğanı sirke ile 15-20 dakika bekletmek, onu daha yumuşak, daha az kokulu bir hale getirecektir. Bu hali ile salatalarda kullanabiliriz.


Işık fotosentez için ne ise, pişirme işlemi de yemek için aynı şeydir. Protein içeren yiyecekleri, örneğin yumurtapı fazla pişirdiğimiz zaman, yemeğe zarar verebiliriz. Örneğin yumurtaları kırıp, tavayı önceden ısıtabiliriz. Ardından biraz tuz ve tereyağı ekleyebiliriz. Sonrasında yumurtaları döküp, hafif ateşte karıştırarak pişirebiliriz. Bir süre sonra tavayı ocaktan alabiliriz. Tavada yer alan sıcaklık ile yumurtalar pişmeye devam edecektir.

Bütün bunların bileşkesini domates sosunda kullanabiliriz. İlk önce tavayı orta derecede ısıtmalıyız. Ardından içerisine iki dilim soğan ve tuz ekleyelim. Sıcaklığı biraz düşürüp, 15 dakika soğanları pişirelim. Soğanları bir kenara itip, biraz yağ ekleyip, sarımsak ekleyelim. 20 saniye pişirip, ardından domatesleri ekleyelim. Tahta kaşıkla ezip, karıştıralım. Karıştırmaz ise sosu yakabiliriz. Tamamlandıktan sonra üzerine biraz zeytinyağı döküp, hazır hale getirebiliriz. 

No comments: