Friday, June 24, 2022

13 Cümlede Girişimler

 Bu yazı Paul Graham'ın "Startups in 13 Sentences" yazısından alıntılanarak yazılmıştır.


Gmail'in kurucusu Paul Buchheit'ten öğrendiğim bir prensiple konuya başlamak istiyorum. Bir kaç insanı tamamen mutlu etmek, bir çok insanı yarı mutlu etmekten çok daha iyidir.

Girişimlere açıklamak istediğim 13 şey:


1. İyi bir kurucu ortak seçin

Konumu bir emlak için ne ifade ediyorsa, kurucuları girişimler için aynı şeyi ifade eder. Bir ev ile ilgili konumu hariç her şeyi değiştirebilirsiniz. Girişimler fikirlerini değiştirebilir, sektörünü değiştirebilir ama kurucularını değiştirmesi çok zordur. Bir girişimin başarısı, kurucularının işlevi ile ilgilidir.

2. Hızlı başlatın

Girişiminizi hızlı başlatmaktaki en önemli konu, ürünü piyasaya erken sunmanız değildir. Gerçek çalışmanın ve eforun başlangıçtan sonra olmasıdır. Başlamak size neyi inşa etmeniz gerektiğini öğretir. O zamana kadar vakit kaybı yaşarsınız.  Bu sebeple, başlattığınız her şeyin ana değeri, kullanıcıların ilgisini çekmek için oluşan bir bahanedir.

3. Fikrinizin gelişmesine izin verin

Bu konu hızlı başlamanın diğer yarısıdır. Hızlı başla ve sürekli yenile. Bir girişime sadece başlangıçta ortaya çıkan parlak bir fikir olarak bakmak büyük hatadır. Yazı yazarken olabildiği gibi, çoğu fikir uygulama aşamasında ortaya çıkar.

4. Kullanıcılarını anla

Bir girişimin oluşturduğu zenginliği; bir köşesi kullanıcı sayısı[1], diğer köşesi onların hayatlarını ne kadar iyileştirdiğinizi[2] gösteren bir dikdörtgene benzetebilirsiniz. İkinci boyut, üzerinde en çok kontrolünüzün olduğu alandır. Diktörtgenin ilk kenarının büyümesi, ikinci boyutu ne kadar büyütebildiğinizle ilgilidir. Bilimde olduğu gibi zor olan soruları cevaplamak değil, onları sormaktır. Zor olan, kullanıcıların eksikliğini yaşadığı şeyi görmektir. Bu eksiklikleri ne kadar iyi anlarsanız, çözüm bulma şansınız o kadar yüksek olur. Bu yüzden çoğu başarılı girişimler, kurucularının gerçekten ihtiyaç duyduğu şeyi yapıyorlar (kurucuların, kendi ihtiyaçlarını çözen ürünler yapması).

5. Çok fazla kararsız kalmak yerine bir kaç kullanıcının size aşık olmasını sağlayın.

İdealde çok fazla kullanıcının sizi sevmesini beklersiniz, ancak bu hemen gerçekleşemez. Başlangıç aşamasında; bir grup kullanıcının bütün ihtiyaçlarını çözmekle, bütün kullanıcıların bir kısım ihtiyaçlarını çözmek arasında seçim yapmanız gerekir. İlkini seçin. İşinizde kullanıcısı sayısını çok büyütmenin, yüksek sayıda kullanıcının memnuniyetini çok fazla yükseltmekten daha kolay olduğunu unutmayın. Daha önemlisi, kendinize yalan söylemeniz zordur. Mükemmel bir ürüne ulaşmanın %85 indeyiz diyebilirsiniz. Ancak bundan nasıl emin olacaksınız?  %70 veya %10 da olmadığınıza nasıl emin olacaksınız? Şu kadar kullanıcım var demek çok daha kolaydır.

6. Şaşırtıcı derecede iyi müşteri hizmetleri sunun

Müşteriler kötü davranılmaya ve ihmal edilmeye alışkındır. Çoğu müşteri, tekelleşmiş şirketlerin berbat müşteri hizmetleri ile karşılaşır. Bizler bu maruz kaldığımız kötü müşteri deneyimleri ile bu konuda sınırlı fikirler üretme tuzağına düşeriz. Müşteri hizmetlerinizi iyi değil, şaşırtıcı derecede iyi yapmayı deneyin. Gittiğin yoldan, insanları çok mutlu etmek için ayrıl. İlk başlarda uyguladığınız bu deneyimi , çok büyüdüğünüzde uygulamayacak kadar büyüyebilirsiniz ancak bu durum sizin için, kullanıcılarınız hakkında oldukça öğretici olacaktır.

7. Ölçtüğünüz şeyi yaparsınız

Bunu Joe Kraus'tan öğrendim. Bir şeyi sadece ölçmek bile, esrarengiz bir şekilde onu geliştirme eğiliminde olmamıza sebep olur. Eğer kullanıcı sayınızı artırmak istiyorsanız, duvarınıza bir kağıt asın ve her gün kullanıcı sayınızı yazın. Sayı arttığında çok sevinecek, azaldığında ise hayal kırıklığı yaşayacaksınız. Bir süre sonra nelerin sayıyı artırdığını görecek ve onlardan daha fazla yapmak isteyeceksiniz. Sonuç: Neyi ölçtüğünüze dikkat edin.

8. Az harca

Bir girişimin ucuz olması gerektiğini ne kadar vurgulasam, yine az kalır. Çoğu girişim insanların istediği şeyi yapmadığı için başarısız olur. En yaygın bir diğer örnek ise, paralarının bitmesidir. Bu nedenle ucuzluk ve hızlı iterasyon nerdeyse her zaman birbiri ile yer değiştirilebilir terimlerdir. Nasıl egzersiz yapmak insanları genç tutarsa, şirketlerin tutumlu olup az harcaması onları genç tutar.

9. Kar edin (Get ramen profitable)

Girişimler kurucularının yaşam harcamalarını karşılayacak kadar para kazanmalıdır. İş modelinizin hızlı bir şekilde prototipini yapmak için değil, yatırım alma sürecinizi hacklemeniz için faydalı olur. Bu eşiği aşarsanız, yatırımcılarla ilişkiniz farklı bir boyuta gelir ve moraliniz yükselir.

10. Dikkatinizi dağıtan şeylerden kaçının

Girişimlerin odağını kaybetmelerinden daha kolay batıran bir yol yoktur. En kötüsü ise size para getirenlerdir. Günlük işler, danışmanlıklar, karlı yan projeler. Girişiminiz uzun vadede çok büyük potansiyele sahipken, sürekli size bugün para veren işler tarafından dikkatiniz dağıtılır. Yatırım almak bile bunun bir parçasıdır. 

11. Demoralize olmayın

Girişimlerin batmalarının ana nedeni paralarının bitmesi gibi görünse bile, bunun altında yatan konu odak eksikliğidir. Bir şirket aptal kurucular tarafından yönetiliyor (aptallık tavsiye ile giderilemez) veya çok zeki ama demoralize olan kurucular tarafından yönetiliyor. Girişimlerde moral önemli bir yer teşkil eder. Bunu anlayın ve nasıl ağrı bir kutu kaldırırken dizlerinizi kırmak zorunda kalıyorsanız; onun altında ezilmemek için bilinçli bir çaba gösterin. 

12. Pes etmeyin

Moraliniz bozulsa bile pes etmeyin. Sadece pes etmeyerek bile bu durumdan şaşırtıcı bir şekilde uzaklaşabilirsiniz. Bu bütün alanlar için geçerli değildir. Ne kadar ısrar ederlerse etsinler, iyi bir matematikçi olamayan insanlar var. Ama girişimler öyle değil. Fikrinizi değiştirmeye devam ettiğiniz sürece, saf çaba genellikle yeterlidir.

13. Anlaşmalar bozulabilir,

Viaweb deneyimimizden öğrendiğimiz en önemli şeylerden birisi, umudumuzun artmaması idi. Bizim yaklaşık 20 tane farklı anlaşma seçeneğimiz bulunuyordu. İlk 10 tanesinden sonra bu anlaşmalara, arka planda çalışan ve sonlanana kadar ihmal etmemiz gereken işlemler olarak bakmayı öğrendik. Sonuçlanma aşamasında olan anlaşmalarla moralinizi yükseltmek çok tehlikelidir. Bu sonuçlanabilecek satışların ve anlaşmaların çoğunun gerçekleşmemesinden değil, moralimizi sonuçlanmadan yükseltmenin, onları olumlu sonuçlardan uzaklaştırma etkisidir. 


Bu 13 başlıktan sadece bir tanesinin tutmak isteseydin, hangisini isterdin diye kendime sordum.


Kullanıcılarını anla. En anahtar konu bu. Bir girişimin temel görevi zenginlik oluşturmaktır. Bu zenginlik oluşturma üzerinde en çok etkiye sahip olduğumuz konu, kullanıcılarımızın hayatını ne kadar iyileştirdiğimizdir. Bunun en zor kısmı ise, onlar için ne yapacağınızı bilmektir. Ne yapacağınızı öğrendikten sonra, onu yapmak sadece bir çabadır ve bir çok dürüst bilgisayar uzmanı bunu yapabilir.


Kullanıcılarınızı anlamak bu listedeki başlıklardan yarısının değindiği alandır. Kullanıcılarınızı anlamak için hızlı ve erken başlamak iyi bir yoldur. Fikrinizi geliştirmek ve değiştirmek kullanıcılarınızı anlamanın somutlaşmış halidir. Kullanıcıları anlamak sizi,  bir kaç kişiyi derinden mutlu edecek bir şeyler yapmaya sizi itecektir. Şaşırtıcı derecede iyi müşteri hizmetine sahip olmanın en önemli nedeni, kullanıcılarınızı anlamanıza yardımcı olmasıdır. Kullanıcılarınızı anlamak moralinizi yükseltecektir. Etrafınızda her şey kötü giderken, sizi çok seven 10 kullanıcının bile olması, sizi ayakta tutacaktır.


Kaynak: http://www.paulgraham.com/13sentences.html

 






Thursday, June 16, 2022

Dan Ariely : Allocating Advice

 Dear Dan,

There are many talented, junior members on my team at work, and I genuinely like to see them succeed. So I give them advice here and there, but it seems that my suggestions are largely ignored. What can I do differently?

—Stefanie 

People commonly ignore unsolicited advice—not because of its content, but because of the motivations they perceive on the part of the giver.

Researchers asked full-time employees to recall instances in which they received solicited and unsolicited advice, and then to speculate as to why they got it. Why they received solicited advice was self-explanatory—because they asked for it—but unsolicited advice gave rise to darker speculation. Employees ascribed unsolicited advice-givers not-so-great motives, such as the impulse to show-off their own knowledge or the hidden desire to hurt the recipient’s performance. In general, unsolicited advice was perceived as more self-serving and less useful than advice the recipients asked for.

You can help your colleagues by inviting them to be the ones to come to you and ask for your advice. For example, tell them that you were in their position a few years ago and will be happy to counsel them if they are interested. Another approach might be to emphasize your intentions, in order to make sure they know that you have their best interest in mind. For example, preface your advice to a colleague by talking about a time when you faced a similar situation and someone else helped you, explaining that now you are paying forward the favor.