Monday, April 30, 2007

Programlama dilleri popülerlik endeksi Nisan-2007

Tiobe yazılım firmasının nisan 2007'de yayınlamış olduğu şu araştırmada 2001 yılından bu güne kadar programlama dillerinin popülerliklerinin nasıl değiştikleri grafiklerle gösterilmiş. Bu ayın verilerine göre en popüler ilk 3 dil java, c ve c++ olarak görünüyor. Sıralamanın en ilginç iki sonucu ise şüphesiz c#'ın geçen yıla göre %0.4 düşerek python'un gerisinde kalması ve ruby'nin %2,8'lik bir yükselişle ilk 10'a girmesi.

Kaynak : http://www.tiobe.com/tpci.htm

Wednesday, April 18, 2007

KÜP DİZMECE

http://www.mathsnet.net/geometry/solid/houses.html


soldaki figuur1-10 arası şekillerin üç görünüşü veriliyor üstte (top:üstten,
front:önden, right:sağdan)
bu görünüşe sahip şekli sağdaki zemine küp dizerek gerçekleştiriyorsunuz
yapmak:build, silmek:break down

oku front olarak referans almalısınız..!!!

FLASH MEDIA SERVER VİDEOLU CHAT UYGULAMASI






Yapılacak uygulama flash üzerinden kamera + ses + chat imkanı sağlamaktadır. Bunun için flash media server a ihtiyacımız var.
İstemci tarafındaki swf dosyaları media server ile iletişime geçerek görüntü ve yazışmayı diğer kullanıcılara sunmaktadır.



Öncelikle bilgisayarınızda flash media server ve flash 8.0 kurulu olmalı.


Bilgisayarım ->Program files-->MAcromedia-->Flash Media Server 2-->Start Flash Media Server 2

Tıklayarak servisi başlatmalısınız.

Daha sonra

C:\Program Files\Macromedia\Flash Media Server 2\applications

dizini içerisine

firstapp adlı bir dizin oluşturun.

Bu dizin içerisinde main.asc adlı bir dosya oluşturun . İçerisine

load( "components.asc" );

kodunu yazın ve dosyayı kaydedip kapatın. Bu kod media server a gereken kod kütüphanesini yüklemesi için kullanılmaktadır.

Sunucu tarafında yapılacak iş bununla sınırlıdır.



Daha sonra gerekli bileşenleri macromedia nın sitesinden indirmeliyiz.

http://www.adobe.com/products/flashcom/download/components/components.html



linkinden CommunicationComponents.zip dosyasını indirmeliyiz. Bu zip i açtıktan sonra

C:\Program Files\Macromedia\Flash 8\en\Configuration\Components içerisine Communication Components.fla ve scriptlib

klasörlerini koplayamalıyız. Bu bize flash 8 içerisinde communication component lerini kullanmamız için gereklidir.

Window menüsünden components i seçerek componentleri ekranda görünür kılalım.

Daha sonra bu listeden

1- SimpleConnect bileşenini sayfamıza ekleyelim.
2- SetBandwidth bileşenini ekleyip instance name bw_mc yazalım.
3- ConnectionLight bileşenini ekleyip instance name light_mc yazalım.
4- PeopleList bileşenini ekleyip instance name people_mc yazalım.
5- Chat bileşenini ekleyip instance name chat_mc yazalım.
6- AVPresence bileşenini ekleyip instance name av1_mc yazalım.
7- Bir tane daha AVPresence bileşenini ekleyip instance name av2_mc yazalım.


Simple Connect bileşenini tıklayıp parameters kısmından application directory kısmını rtmp:/firstapp olarak değiştirelim.


communication components... yazan kısıma tıklayıp + ya basarak 0 dan 5 e kadar aşağıdaki sırayla isimleri ekleyelim.

0 bw_mc
1 light_mc
2 people_mc
3 chat_mc
4 av1_mc
5 av2_mc




daha sonra uygulamamızı

C:\Program Files\Macromedia\Flash Media Server 2\applications\firstapp

içerisine kaydedip swf olarak yayınlarsak uygulamamız hazırdır demektir.

eğer uzaktaki bir makinede ise media serverımız simpleconnect nesnesine rtmp://192.168.2.2/firstapp

gibi bir ip yazmalıyız ki swf bulunan makine belirtilen ip deki media servera bağlansın ve uygulamayı çalıştırsın.


Media server 1935 numaralı portu kullandığından uzaktaki makinede bu port açık olmalı ve firewall tarafından engellenmemelidir.

yardıma ihtiyacınız olursa sates52@hotmail.com a mail atıp destek isteyebilirsiniz

Wednesday, April 11, 2007

OKUMAK ÜZERİNE

KİTAP OKURU BİR TOPLUM MUYUZ-2?

Prof. Dr. İbrahim ORTAŞ, Çukurova Üniversitesi. iortas@cu.edu.tr



Orhan Pamuk "Yeni Hayat" kitabında der ki " bir kitap okudum hayatım
değişti". Aslında çok anlamlı bir ifade. Özellikle kitap kurdu
insanlar bilirler ki okudukça yaşamları anlam kazanır. Yaşamı daha iyi
algılar, karşılaştıkları sorunu daha kolay çözebilmektedirler. İnsanın
yaşama anlamlı başlaması, kendisine erken yaşlarda bir yol haritası
çizmesi geleceğinde birlikte olduğu insanları daha iyi, daha doğru
daha güzel görmesinin yollarını aramasını sağlayacak düşünme gücü
katacaktır. Kitapların, kendini, ortamını, ülkeni, öteki ülkeleri, yer
altı yer üstü zenginlikleri gökyüzünü size tanıtacaktır. Kitap insan
kişiliğini, karakterini ve doğrularını tanıtacak, geleceğe yeni
ufukların açılmasını sağlayacaktır.

Bilginin insana verdiği mutluluk ne para ne de servet ile sağlanabilir
özdeyişinin önemini ancak bunu yaşayanlar bilir. E. Gibban " okumayı
hiçbir servetime değişemem" ifadesi ile yaşamdan aldığı tadı
vurgulamaktadır. İbn-i Sina gibi dünyaca ünlü bilgin " gecelerim hep
okumakla geçerdi" diyor. Katip Çelebi " mumlar tükenir, güneş, doğar
ve ben hala okurdum" diyerek okuma alışkanlığını ortaya koymaktadır.
Montesquie ise " okuma ile üzüntülerimi gideriyorum" diyor. Ünlü kimya
bilimcisi Madam Curie " bütün yoksulluğuna karşın geceleri sokak
lambaları altında ders çalışarak eğitimini tamamladığını belirtiyor,
yaşam öyküsünde.

Yaşamın farkına varmak, olayları sentezlemek veya analiz etmek için
belirli bir bilincin oluşması yaşamdan zevk almak için okumak ve
mutlaka okumak gerekir. Aksi taktirde Uğur Mumcu'nun meşhur sözü olan
"bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olunur". Maalesef bir çok kişinin
TV ekranlarında veya birilerinden duydukları bir iki ifadeyi
kullanarak uluorta konuştukları görülmektedir.



Gelişmiş Ülkelerde Okuma Alışkanlığı Bir Yaşam Biçimine Dönüşmüştür.

Sık sık batı ülkelerini ziyaret eden öğrenciler ve yetkililerin hayran
kaldıkları bir olgu, bindikleri toplu taşıma araçlarında gördükleri
okuyucu kitlesinin çokluğudur. Otobüs veya trene bindiğinizde bizler
hariç herkesin elinde bir kitap iki durak arasını bile
değerlendirmesidir. Parkta bahçede, tatilde, deniz kenarında,
yemekhanede boş anda kitaplar açılıyor ve bir sayfada olsa okunuyor.

Özellikle Doğu Avrupa ülkelerinde halen kitapçıların önünde sepetleri
ile kitap satın almak için kuyrukta bekleyen insanlara sıkça
rastlamaktayız. Temmuz 2005'in başında Portekiz'de Lizbon
üniversitesinde düzenlenen bir kursa eğitmen olarak bulunduğum dönemde
ilgimi çeken en önemli olgu insanların her fırsatta kitap okuması
olmuştu. Kursun yapıldığı mekan ile konakladığımız yer arasında hatırı
sayılır nitelikte bir mesafeyi her gün bir tren, bir metro ve otobüs
ile sağlamaktaydık. Tren istasyonuna girer girmez insanların işine
yetişmek için acelesi yanında her köşede insanların ellerine bedava
gazete tutuşturmaya çalışan kişilerin çabası hayatımda okumaya verilen
önemin en büyük işareti olmuştu. Metroda yine aynı heyecan. İçimden
keşke benim ülkemde de belediyeler böylesi bir etkinlik düzenleseler.
Lizbon biraz da İstanbul'a benzemesi nedeniyle keşke bizde de herkese
sabahları okunacak birkaç sayfalık bir gazete verilse belki bir kaç
insanımız boş zamanının değerlendirir diye düşündüm. Merak ettim
Portekizce bilmememe rağmen genel içerik ve hedefledikleri anlayışı
öğrenmek için yerel arkadaşlara sordum. Dağıtılan 15 sayfalık tabloid
türü gazete, yerel yönetimin faaliyetleri, genel haberler, sağlık,
reklamlar, hava durumu vs. her şeyden önce insanların trende ve
metroda bir durakta olsa otururken genel bir bilgi sahibi yapmaktır.
Hep yurt dışına çıkanlarımız sık sık belediye otobüslerinde kitap
okuyan insanların davranışlarını gıpta ile izlediklerini söylerler.
Nedense hep söyleriz ancak kendimiz okumayız. Bu konuda biraz kötü bir
örnek olduğumuzu söyleyebilirim. Sanırım biraz "mış" gibi yaşıyoruz.
Prof. Dr. Doğan Cüceloğlu "Mış Gibi Yaşamak" adlı kitabında dünyadaki
gelişimlerin tersine bizde okumuşların olayların farkına
varılabilirlik konusunda sıradan insandan daha geri olduğunu ve güven
vermediğini belirtiyor.



Zamanını Okuyarak Geçiren Bir Toplum Değiliz

Son yıllarda sıkça şikayet konusu olan zamansızlık nedeniyle kitap
okunamamasının gerekçesinin arkasındaki en güçlü etki çoğumuzun
farkına varmadan zamanımızın önemli kısmında TV izlemesi yatmaktadır.
İnsanların mesai sonrası saat 17 00 ile yatsıya kadar olan 22 00
kadarki programların büyük çoğunluğu tele vole, şiddet ve ideolojik
ağırlıklı görüntüler. Türk toplumunun yine sayın Temizel'in ifadesi
ile dünya birinciliği ile ortalama TV izleme alışkanlığı 4-5 saat
arasındadır. Günde Internet ve TV ile geçirdiğimiz zamanı düşünürsek
okumaya ne kadar zaman kalır merak etmeye başladım. Doğal olarak
Internet ve TV'den de bilgi alınabilir ancak uzmanlar okumanın daha
etkili olduğunu belirtiyorlar.

Belgesel, kültürel, sinema, sanat, tartışma, reklamsız haber neredeyse
yok denecek kadar az.

Bugün artık insanların yokluk ve diğer nedenlerden dolayı neredeyse
tek eğlence kanalı ve zaman geçirebildiği tek objesi olan TV ekranları
neredeyse insanları karşısına kilitlemektedir. Büyük çoğunluğu genç
olan nüfusun bu kültür ile yetiştirilmesinin gelecekte yaratacağı
etkileri şimdiden düşünmek zorundayız.



Türkiye Okuyan İnsanı Sevemedi

Bizde maalesef bu alışkanlık yok ve kitap okuma da başta devlet
tarafından kötü ve zararlı olarak gösterilmiştir. 12 Eylül sonrası
kitap okumak sanki ideolojik guruplara özgü bir davranış gibi
gösterilerek yakalanan şahıslar ile birlikte okuduğu kitaplar, ders
kitapları dahi ayırt edilmeden kamuoyuna zararlı diye tanıtıldı. Kim
gerçekten suçlu ve zararlı tespiti yapılmadan, özellikle de okuyan ve
düşünen kişiler bu süreçte hep mağdur duruma düşürüldü. Maalesef
ülkemizde gelişen dinamik gençliğin eleştiri yapma şansı elinden
alınarak sistemi eleştirmeyen ve kabullenen bir gençlik yaratıldı. Çok
genç yaşta evden başlayarak sürekli dövülen, sus sen bilmezsin, aklın
ermez, büyüğüne saygı, otoriteye saygı kişinin kişiliğini önemli
ölçüde zedelemiştir. Kitap okuma alışkanlığı kazandırılamamış toplum
ne yapacağını bilemeyecektir. Devlet kitap okuyanı ve okutanı hain ve
düşman ilan etmiştir. Kitapların bir taraftan yasaklanması, diğer
taraftan yayıncıların yasaklanması yanında pahalı olması kitap
okunmasının önündeki en büyük engeller olarak görülüyor.

Sanırım geçmişte kitabın yanlış tanıtılması ve okuyucunun mağdur
duruma düşürülmesinin okuma alışkanlığının azalması üzerinde büyük bir
etkisi oldu. Ancak hepsinden önemlisi okuma alışkanlığı kültürü
toplumumuza yerleşmedi.

Türk toplumu ne yazık ki batı toplumu ile karşılaştırıldığında okuma
alışkanlığı yeterince gelişmiş değildir. Cumhuriyet kurulduğunda
toplumun %90'nı okuma yazmadan yoksun olduğu şeklindedir. Bugünde
halen Cumhuriyet kurulduğundan bu yana okuma yazma tam olarak
sağlanamadı. Türkiye de OKUR YAZAR olmayanların ORANI bugün Türkiye
genelinde 8.5; Güneydoğuda ise bu oran 22.8. Kadınların %30'una yakını
okuma yazmadan yoksun. Ne yazık ki okuryazar olmak da yetmiyor.

Bu durum bile okuma yazmanın önemini yeniden düşünmemizi
sağlamaktadır. Bilgi çağında halen okuma yazma bilmeyen ve var
olanların da oranının 4 olması ile Türkiye'nin insani gelişmişlik
düzeyi arasında ciddi bir ilişki olduğunun göstergesidir.

Ancak son yıllarda en çok üzüldüğüm bir olgu da, gençliğin gerek
eğitmenler ve gerekse de aileler tarafından kitap okuma yerine sürekli
sınava hazırlanma telkinin yapılmasıdır. Sürekli sınava hazırlanan ve
kitap okutulmayan milyonlarca genç eli kolu bağlı durumdadır. Bu
anlayış maalesef bugün insanımızı duygu, düşünce ve iç zenginlik
yönünden köreltmiş, tir. Kişinin öğrenme becerilerinin tamamlandığı 20
yaşı sonrası çok sayıda insan iş yapamaz konuma gelmektedir.



Okuma Alışkanlığı Kazandıralım

Yapılan bütün araştırmalar, erken dönemde okuma alışkanlığı kazanan
çocukların kelime hazinesi ve düşünme yeteneği artmakta buna bağlı
olarak yaratıcı zeka, dinleme konuşma yeteneğinin geliştiği
belirtilmektedir. Benim de kendi gözlemim okuma alışkanlığı olmayan
kişinin istediği kadar derece alsın, makam ve mevkie gelsin,
alternatif düşünme, yaratma ve farklılık yaratma konusunda yetersiz
olduğu görülmektedir. Kitap insanın kişiliğini, karakterini ve
doğrularını tanıtmak, geçeği yeni ufukların açılamasını sağlaması
bakımından önemli. Kitap ve bilgi yaşamı gönül gözü ile görülmesini
sağlayarak iç zenginlik yaratması bakımından önemlidir.

Gallius, "kitaplar sessiz öğretmenlerdir" diyor. Bazen
toplum eğitimi için bazı teknikler geliştirerek okuma alışkanlığı
kazandırabiliriz. Basından öğrendiğimizi kadarı ile, 21 Ekim tarihli
Hürriyet Gazetesi Kahramanmaraş ili Türkoğlu ilçesinde lise
öğrencilerini taciz eden bir gence okullar için önerilen 100 temel
eserden üç tanesini polis gözetiminde zorunlu okuma cezası
getirmiştir. Çok anlamlı ve yapılması önerilen bir ceza. Ne yazık ki
ceza alan genç bir süre sonra kitap okumak yerine cezaevinde kalmayı
tercih etmiş. Savcının bu anlamlı teklifini maalesef gencimiz sanırım
bilincinin yetersizliği nedeniyle doğru değerlendirememiştir. Genç
birkaç gün sonra okumaktan vaz geçmiş ve cezaevinde olta atmayı
benimsemiştir. Yine de savcıyı kutluyorum. Benzer bir davranış Doğuda
bir ilimizde gerçekleşmiştir. Şanlıurfa'da bir okul müdürü okumayı
yaygınlaştırmak için muz ve meyve suyu promosyonu yaratmış. Söylenti o
ki bazı öğrencileri bu sayede ilk defa muz'un tadına bakmışlardır.



Eğitilmiş İnsanlara Toplumu Aydınlatma Görevi Düşüyor

Batıda gördüğümüz gibi başta aydınlarımız, öğretim üyeleri,
öğretmenler, mühendisler, doktorlar, okuma zevkini topluma benimsetmek
isteyen tüm kişilerin örgütlenmesi ve topluma örnek olmasının yolları
aranmalıdır. Herkesin yanında kitap bulundurması ve bir dakika bile
zamanı olsa kitap okumaları örnek bir davranış olacaktır. Özellikle
batıda trende ve otobüslerde insanların oturur oturmaz kitabını açma
alışkanlığını ülkemize benimsetmek için örnek oluşturalım. Özellikle
gençler için okumanın öneminin beyin gelişimi ve düşünme
sistematiğinin kazanılması açısından önemlidir. Gençliğin erken
dönemlerde okuması ve dağarcığını doldurması ve edindiği bilgi ile
geleceğinin yol haritasını çizmesi sağlıklı bir Türkiye için önem arz
etmektedir.

Evde mutlaka her akşam çocuklarımızın yanında kitap okuyarak örnek
olmamız gerekir. Gerekirse biraz da TV ekranlarını çok önemli
programların olduğu saatlerde izleyelim, yoksa her saatte TV izlemenin
gerekli olamadığını gösterelim. Bizleri zenginleştirecek kitap okuma
kursları düzenleyelim, çevremizdekileri sürece teşvik edelim, kitap
üzerine sohbetler yapalım. Bir şekilde kitap sevgisini birbirimize
sevdirmeye çalışalım.

Bize bu şekilde yaşamak yakışır.