Tuesday, April 17, 2018

Kitap Özeti: Bebeğinize Fransız Kalın - Pamela Druckerman (Marshmallow Test)



Kitap her çocuğu olan ailenin okuması ve üzerine düşünmesi, sorgulaması gereken nitelikte. Amerikan tarzı Türk tarzı ile oldukça benzerlik gösteriyor. Fransız tarzı ise bunlardan oldukça farklı. Kitabı herkese tavsiye ediyorum ve önemli olduğunu düşündüğüm bazı konulara aşağıda yer veriyorum.

Fransızlar, bebeklerin beşiklerinde ağladıkları zaman hemen kucağa alınmamasını ve bir süre gözlemlenmesini öneriyorlar. Normal insanın bile gece uykusunun kısa aralıklarla açıldığını ve sonra devam ettiğini, bebeklerin de benzer bir durumda olabileceğini düşünüyorlar. Ek olarak ise bebeklerin de insanlar gibi belirli bir süre açlığa katlanabileceklerini düşünüyorlar. Burada amaç bebeği sürekli ağlatmak değil, ağlaması sonrası bir süre gözlemde bulunmak ve oluşacak duruma göre müdahelede bulunmak ya da bulunmamaktır. Müdahalede bulunulacaksa bile her bulunulan müdahele sonrası sürenin açılması, çocuğun bekleme alışkanlığını kazanmasını ve sabretmesini sağlıyor.

Walter Mischel 1960'ların sonunda Stanford Üniversitesinde yaptığı Marşmelov testi ile ünlü. Testte bir görevli 4-5 yaşlarında çocukları bir odaya götürüyor. Masanın üzerinde bir tane marşmelov bulunuyor. Eğer çocuk, görevli odadan çıkıp, geri gelene kadar marşmelovu yemezse, döndüğünde ona iki marşmelov verilecek. Eğer yemişse, sadece o yediği onun olmuş olacak.

Bu oldukça zor bir deney. Altmışlı ve yetmişli yıllarda 653 çocuk içerisinden sadece üçte biri, görevlinin orada olmadığu on beş dakika boyunca marşmelovu yemeden durabiliyor. Bir kısmı yalnız bırakılır bırakılmazken yerken, büyük bır kısmı sadece otuz saniye bekleyebiliyor. 1980 lerin ortasında Mischel deneyi uyguladığı çocukları yeniden ziyaret ederek bekleyebilenlerin, diğerlerinden iyi veya kötü bir farkı olup olmadığını görmek istiyor. Meslektaşları ile birlikte ilginç bir bağlantı gözlemliyorlar. Dört yaşında iken marşmelovu yemekte en uzun süre direnenler, diğer bütün alanlarda bugün daha başarılılar. Konsantre olmak ve muhakeme yapmak gibi beceriler bekleyen çocuklarda çok daha ileride. Yayınladıkları rapora göre, stres altında dağılıp, parçalanma eğilimleri yok.

Burada Fransızların  yaptığı gibi hazzı erteletmek onları daha sakin ve soğukkanlı yapıyor olabilir mi? Amerikalı çocuklar ne isterse hemen elde ettiklerinden dolayı mı strese karşı dayanıksız yetişiyorlar? Ne zaman Amerikaya gitsem,günlük hayatta sürekli ağlayan, çığlık atan çocuklar görürken, Fransız çocuklar istedikleri olmadıklarında bile daha sakin görünüyorlar.

Burada tavsiye olarak verdiği şey ise, marşmelova odaklanmak yerine, başka şeylere odaklanmak ve dikkatini başka şeylere vermek. Fransızların ise bebeklerinin beklemeyi öğrenmeleri için, onlara fırsat verdiğini düşünüyor.




Bebekler yemek yemediği zaman şu yöntem işe yarayabilir.

a) Yemekleri farklı şekillerde pişirebiliriz. Buharda, fırında, baharatlı, yoğurtlu gibi seçenekler sunabiliriz.
b) Aynı yaş grubundaki arkadaşların yemekleri yemesi, sizin çocuğunuzun da yemesini sağlar.
c) Yetişkinler bile sevmedikleri yemeklere sık bir şekilde maruz kaldıklarında, o yemeği yemeye başlıyorlar. Çocuklar bir şeyi yemedikleri zaman onun yerine başka bir şey vermemeli, önermemeliyiz. Farklı zamanlarda aynı yemeğin farklı türlerini karşısına çıkarmak işe yarayabilir. Tekrarlı şekilde aynı yemekleri ve sebzeyi sunmalı, pes etmemeliyiz.
d) Diğer seçenek ise ne yiyeceğinin sorulmaması ve herkesin aynı şeyi yemesi.Yemekte bu var denilip, bitirip bitirmemesi kendi seçimi olarak bırakılmalı.
e) Yemek yapma işine onları da katıp, eğlenceli hale getirebiliriz.
f) Yemek süresini kısa tutmalı ve 30 dk yı geçirmemeliyiz. En kötü tadına bakması sağlanmalıdır.

Yemek, başka bir şey yapmadan ve beraber vakit geçirilen bir etkinliktir. Çocuklar tv izlerken, koltukta, bilgisayara bakarken yemek yenilmemelidir.

Fransız ailelerin bebeklerine karşı nasıl daha otoriter olduklarınının sırrı daha ikna edici ve sert bir şekilde hayır demelerinde gizlidir. Bu hayır cevabı ses yükselmesi anlamına gelmemektedir.

Fransada çocuklar belirli kurallar çerçevesinde yetiştiriliyor. Örneğin Alice'ye vurma demiyor, Alice'ye vurmaya hakkın yok deniliyor. Bu sayede çocuk başka şeylere hakkının olabileceğini de düşünüyor.

Diğer konu ise onaylamıyorum lafı oluyor. Örneğin hayır demek yerine, bezelyeleri yere atmanı onaylamıyorum deniliyor. Bu laf hayır demekten daha fazla anlama gelmektedir.

Çocuklara otorite kurmak için ise biraz vakit verip, şans  tanımak gerekiyor. Örneğin elinde bıçak olan çocuğa, onu bırak diyor. Ardından 5 saniye sonra onu hemen bırak diyor. Çocuk hareket etmiyor. 15 saniye sonra daha ciddi bir tavırla onu hemen bırak, 10 saniye sonra ise anlıyor musun diyor. Çocuk bıçağı masaya bırakıyor ve sonra annesi aferin diyor. Sonrasında ise bıçağın tehlikeli olduğunu ve kendini kesebileceğini söylüyor.

Amerikalı çocuklar, yaptıkları en ufak şeylerde bile övgü alıyor. Fransada ise övmek çok zor gerçekleşiyor. Bir çocuğu sürekli övmek, onu övgüye bağımlı hale getirebilir. Bir süre sonra kendini iyi hissetmek için, başkalarının onayına ihtiyaç duyabilirler. Sonuçta nasıl olsa övüleceğim düşüncesi de oluşabilir.

No comments: