Wednesday, January 6, 2010

İş Görüşmesinde Sorulabilecek 100 Soru

Her ne kadar görüşmelerde karşınıza gelebilecek sorular iş dünyasındaki mülakatçıların sayısı kadar çeşitliyse de her şeye hazırlıklı olmakta fayda var. Bu nedenle sizler için 100 soruluk bir liste hazırladık. Hepsini mi yanıtlamak durumunda kalacaksınız? Hiçbir mülakatçının bu kadar gaddar olmayacağını umuyoruz. Ama muhtemelen bir kısmı karşınıza çıkacak. Hangilerinin sorulacağını önceden bilemeyeceğiniz için hepsine hazırlanmak görüşmelerinizi kolaylaştıracaktır.

1. Bana kendinizden bahsedin.
2. Güçlü yanlarınız nelerdir?
3. Zayıf yanlarınız nelerdir?
4. En sevdiğiniz yöneticiniz kimdi, niçin?
5. Nasıl insanlarla birlikte çalışmayı tercih edersiniz, niçin?
6. Bu işi niçin istiyorsunuz?
7. Beş yıl sonra kendinizi kariyerinizin hangi noktasında görüyorsunuz?
8. En çok gurur duyduğunuz başarınızı anlatın.
9. Bir iş yemeğinde az pişmiş istediğiniz bifteğiniz iyi pişmiş olarak servis edilirse tepkiniz nasıl olur?
10. Size istediğiniz maaşı vermeyi kabul etsem ve önümüzdeki yıl için iş tanımı yazmanızı istesem, ne yazardınız?
11. Tenis topu neden tüylüdür?
12. Takım içinde güvenilirliğinizi nasıl sağlarsınız?
13. Bu sorunun doğru ya da yanlış bir cevabı yok ama şu anda dünyanın her hangi bir yerinde olma şansınız olsaydı nereyi tercih ederdiniz?
14. Sizden daha az bilgili biri için çalışmayı ister miydiniz?
15. Kariyerinizde önemli bir değişiklik yaratan kimse oldu mu?
16. İdeal şirketinizi tanımlayın.
17. Sizi bu şirkete çeken ne oldu?
18. En çok gurur duyduğunuz şey nedir?
19. Kariyer gelişiminiz için beklentileriniz nelerdir?
20. Nasıl bir çalışma kültürü arıyorsunuz, denetimli mi girişimci mi?
21. Neler yapmaktan hoşlanırsınız?
22. Düşündüğünüz ya da gerçekleştirdiğiniz fikirlerinizi anlatın.
23. Asla vazgeçmeyeceğiniz hayalleriniz nelerdir?
24. Kariyerinizde en sonunda varmak istediğiniz nokta nedir?
25. Çalışma tarzınızı nasıl tanımlarsınız?
26. Nasıl bir araç kullanıyorsunuz?
27. Daha önce işinizle ilgili bir sorunu çözmek durumunda kaldınız mı, anlatır mısınız? 28. En son okuduğunuz kitap nedir?
29. Hangi yayınları takip ediyorsunuz?
30. İdeal çalışma ortamınızı tarif edin.
31. Sizi neden işe almalıyız?
32. En son çalıştığınız işte en az hoşlandığınız nokta neydi?
33. Bir önceki patronunuz hakkında ne düşünüyorsunuz?
34. Beni bir mülakatçı olarak nasıl değerlendirirsiniz?
35. Bana sormak istediğiniz bir şey var mı?
36. İşiniz sizi en çok ne zaman tatmin etti?
37. Sizi diğer adaylardan ayıran özelliğiniz nedir?
38. Bir önceki patronunuzun sizin için söyleyeceği üç olumlu şey nedir?
39. Bir önceki patronunuz sizin hangi yönünüzü olumsuz bulur?
40. Bir hayvan olsaydınız, ne olurdunuz?
41. Beklediğiniz ücret nedir?
42. Daha önce ne kadar kazanıyordunuz?
43. Yakın gelecekte çocuk sahibi olmayı planlıyor musunuz?
44. En son çalıştığınız pozisyonda sorumluluklarınız nelerdi?
45. Bu sektör hakkında neler biliyorsunuz?
46. Şirketimiz hakkında neler biliyorsunuz?
47. Önemli bir katkı sağlamanız ne kadar zaman alır?
48. Başka bir şehirde çalışmayı düşünür müydünüz?
49. En son geliştirdiğiniz proje neydi, sonucu ne oldu?
50. Bu işe kabul edilirseniz hangi hedeflere ulaşmaya çalışacaksınız?
51. İşinizde görev alanınızın dışına çıktığınızı hissettiğiniz bir zamanı anlatın.
52. Piyangoda büyük ikramiye size çıksa ne yapardınız?
53. Çalışmalarınızın eleştirildiği bir zamanı anlatır mısınız?
54. Daha önce üzerine düşen sorumluluğu yerine getirmeyen biriyle aynı ekipte çalıştığınız oldu mu? Bu durumun üstesinden nasıl geldiniz?
55. Kişisel kariyer hedefiniz nedir?
56. Zor bir geribildirim vermek durumunda kaldığınız bir zamanı anlatır mısınız? Bu durumla nasıl başa çıktınız?
57. En büyük başarısızlığınız nedir, bundan ne öğrendiniz?
58. Diğer insanlarda en çok neden rahatsız olursunuz, bu durumla nasıl baş edersiniz?
59. En büyük korkunuz nedir?
60. Kariyerinizle ilgili sizi en çok kim, nasıl etkiledi?
61. Bu pozisyonda ilk 30 gün neler yapabileceğinizi düşünüyorsunuz?
62. Okulda öğrendiğiniz en önemli şey neydi?
63. Arkadaşlarınızın sizi tanımlamak için kullandığı üç sıfat nelerdir?
64. Mevcut/geçmişteki işinizle ilgili neyi özlüyorsunuz?
65. Bu görüşmede mülakatı siz yapıyor olsaydınız, adaylarda hangi özellikleri arardınız?
66. Karaktarinizi tanımlayan beş kelime nedir?
67. İş dışında en büyük başarınız nedir?
68. Bana bu kalemi satın.
69. Eğer ben sizin amiriniz olsaydım ve sizden uygun bulmadığınız bir şey isteseydim tepkiniz ne olurdu?
70. Sizce korkulan biri mi daha iyi bir lider olur yoksa sevilen biri mi?
71. Son iki yıl içerisinde verdiğiniz en zor karar neydi?
72. Eğlenmek için ne yaparsınız?
73. Mevcut işinizi neden bırakmak istiyorsunuz?
74. Boş zamanlarınızı nasıl değerlendirirsiniz?
75. Size “hayır” dendiğinde nasıl hissedersiniz?
76. Hayatınızın en zor dönemi ne zamandı, bu zorluğun üstesinden nasıl geldiniz?
77. Çocukluğunuzla ilgili unutamadığınız bir anınız var mı?
78. Yanlış yaptığınız bir şeyi anlatın. Nasıl çözüm buldunuz?
79. Kendinizle ilgili bilmemi istemeyeceğim bir şeyi anlatın.
80. “İyi” ile “sıradışı” arasındaki fark nedir?
81. Lisans bölümünüzü neye gore seçtiniz?
82. Birini iyi ya da kötü bir lider yapan özellikler nelerdir?
83. En büyük pişmanlığınız nedir, niye?
84. Sahip olmadığınız üç olumlu özellik nelerdir?
85. Alt kattaki komşunuz balkonda mangal yapıyorsa ve eviniz duman dolduysa ne yaparsınız?
86. Şirketinizin kanun dışı bir iş yaptığını öğrenirseniz ne yaparsınız?
87. Akrep ve yelkovan gün içinde kaç kez üst üste gelir?
88. Terazi olmadan bir uçağı nasıl tartarsınız?
89. Sizin için çok zor olan bir görev oldu mu, ne yaptınız?
90. Size verilecek ek formasyon konusunda eski amirinize danışsam, bana ne önerir? 91. Bir süper güç seçebilseydiniz ne seçerdiniz, niçin?
92. Bu sene seyrettiğiniz en güzel film hangisiydi?
93. Bir iş günü içerisinde bitiremeyeceğiniz kadar çok işi yapmanız isteniyorsa bu durumun üstesinden nasıl gelirsiniz?
94. İşlerinizi düzenlemek için hangi teknik ve araçları kullanırsınız?
95. Eğer Başbakan olsaydınız, ilk 3 icraatiniz ne olurdu?
96. Gözlerinizi kapatın ve adım adım ayakkabılarınızı nasıl bağladığınızı tarif edin.
97. Seçim yapmanız gerelse, kendinizi ayrıntılara mı önem veren biri olarak görürsünüz, yoksa büyük resme mi?
98. Bu pozisyon için seçilmeniz halinde ilk 90 gün boyunca izlemeyi planladığınız stratejiyi anlatın.
99. Kahramanlarınız kimlerdir?
100. Bir kalemi yazmak dışında kullanabileceğiniz 10 yol nedir?
Thad Peterson

Saturday, December 26, 2009

Niceleri geldi,neler istediler...

Niceleri geldi,neler istediler
Sonunda dünyayı bırakıp gittiler
Sen hiç gitmeyecek gibisin değil mi?
O gidenler de senin gibiydiler…
Ömer Hayyam

Tuesday, October 20, 2009

Anadolu Kaplanı nasıl Anadolu Eşeği oldu?

Hiçbir iflas haberi beni önceki gün Denizli'den gelen hikâye kadar etkilemedi.
Amerika'da olsa 35 yıllık sanayici Esat Sivri'nin mücadelesi gazetelerde minik bir haber olarak geçiştirilmez, üniversitelerde "case study" yani "örnek vaka" olarak okutulurdu.
Çünkü Denizli Basma ve Boya Sanayii'nin (DEBA) hikâyesi Türkiye'de ekonominin özellikle de tekstil sanayiinin dönüşümünü anlamak için biçilmiş kaftan.
Her şeyden önce ortada çok ciddi bir insani dram var.
Ama patronun vakarı, sendikacıların körlüğü, bankaların katılığı da var.
Hepsinden öte Anadolu Kaplanları'na özgü muhteşem bir kara mizah var.

En baştan başlayalım.
Denizli sanayiinin duayeni olarak kabul edilen Esat Sivri, DEBA'yı 1973 yılında kurmuş. Yani öyle "sonradan görme" tekstilcilerden değil, sektörün öncüsü.
Dokuma, boyama, basma, pantolon, nevresim ve çarşaf üretiminde uzman.
Öyle ki kısa sürede Hugo Boss, Dockers, Levi's gibi ünlü markalar müşterisi olmuş.
Fakat o, fason üretimle yetinmemiş, Uniqart ve Colossae adıyla markalarını yaratmış.
Kaliteli baskı tesisleri ve markalarıyla tam 22 ülkeye ihracat yapar hale gelmiş.
Anlayacağınız, arkasına aldığı geçici rüzgârla yetinmemiş.
Boya-baskıdan üretime, fasondan markaya sürekli kendisini geliştirmiş.
Ama yine de olmamış.

"Neden olmamış" başlıklı uzun bir tez yazılabilir. Ben size özet geçeyim.
İhracata dayalı çalıştığı için ilk büyük darbeyi 2001 krizinde yemiş.
Dövizin anlık fırlamasıyla şirketinin finansal yapısı bir daha toparlanmamak üzere sarsılmış. Bankasıyla defalarca kredilerin yeniden yapılandırılması için masaya oturmuş.
Tam toparlanmaya, işçi sayısını 1700'e, ihracatını 56 milyon dolara çıkarmışken, 2008 küresel finans krizine yakalanmış.
Bankası krizi atlatması için esnerken, bu kez de sendikaya çarpmış.
Oysa DEBA Denizli'de sendikal örgütlenmenin olduğu birkaç tekstil fabrikasından biri. Yani Esat Sivri, işçisinin hakkını ilk günden itibaren koruyan bir patron.
Ama gelin siz bunu TEKSİF yönetimine anlatın.

Adam maaş ödeyemez hale gelmiş, sendika ikramiye peşinde.
Arabuluculara rağmen en küçük bir taviz yok.
Ve sonunda 36 yıllık sanayici havlu atmak zorunda kalmış. Ama ne havlu.
Yaşadığı sıkıntılar yüzünden by-pass ameliyatı geçirmiş, tam dört damarı birden değiştirilmiş, stent takılmış. Yetmemiş bir de kanser teşhisi konmuş.
Tüm bunlar olurken, onun tek derdi binlerce çalışanını işsiz bırakmamak.
Ama nafile, ne banka ne sendika ne de hükümetin makro ekonomi politikaları en küçük yardımda bulunmuş. Bir de üstüne global finans krizi.

Önceki gün fabrikanın kapısına kilit vurulurken dikkat ettim, 77 yaşındaki duayen sanayici hiç kimseden şikâyetçi değil.
Ne bankasını suçluyor ne de ikramiye peşine düşen sendikayı.
Tek üzüntüsü işçileri, onların son kalanlarıyla birlikte öğle yemeğine oturmuş.
O arada bir gazeteci, bir zamanlar Anadolu Kaplanı olduğunu hatırlatıyor.
Esat Bey o müthiş mizah anlayışıyla şu dramatik cevabı veriyor: "Biz Anadolu Kaplanı değil, Anadolu Eşeği'yiz. Sırtımızda yıllarca yük taşıdık. Bu yaşımızdan sonra da taşımaya devam edeceğiz."
Biliyorum, bu yazı bir "case study" değil ama Türkiye'de onuruyla çalışan sanayicinin dramatik portresi.


Alıntı : Eyüp Can : http://www.referansgazetesi.com/haber.aspx?YZR_KOD=4&HBR_KOD=130139

Ey Bilişim İnsanı !

Merhabalar,

Sabahleyin çalışma arkadaşım sevgili Erdem Öztürk 'ün mailime ilettiği bir içeriği siz değerli okurlarımla paylaşmak istiyorum. Kendisine bir arkadaşından gelen ve çok beğendiğim mail şöyle başlıyor;
"ABD’nin Denver Eyaleti 'ne master için giden genç arkadaşım ...... bir mail atmış. Bir profesorün mezun etmeye hazırlandığı Bilgisayar Mühendisliği öğrencilerine verdiği son dersi anlatıyor. İlgimi çekti, sizlerle paylaşmak istedim. Aynen şöyle;"

Tam olarak anlatılan olay yaşanmış mıdır kesin olarak bilmek mümkün değil, ancak içerik ve tespitler çok etkileyici. Sözü daha fazla uzatmadan sizi harikulade bulduğum içerikle başbaşa bırakmak istiyorum.

"Bilgisayar Mühendisi arkadaş!

İnşallah iyi bir donanımcı, iyi bir programcı, iyi bir network uzmanı veya iyi bir sistem operatorü olacaksın. Yalnız şu mühim meseleri sakın aklından çıkarma.

Bu kâinatın öyle bir donanımcısı vardır ki, bütü mevcudatı ve içinde yeryüzünü create etmiş (yaratmış), güneşi bir power source (güç kaynağı), ayı bir system clock (sistem saati) yapmış. O power source dur ki kesintiye uğramaz ve o system clock tur ki şaşmaz ve şaşırmaz. O donanımcının ilminin ve sanatının nihayetsizliğini gösterir. Bu zât aynı zamanda öyle yüce bir programcıdır ki, şu muazzam hayat programını yazmış, yüz binlerce yıldan fazladır error (hata) verdirmeden, crash ettirmeden (kesinti veya kırılmaya uğratmadan) çalıştırıyor.

Eğer onun ne kadar iyi bir programcı olduğunu anlamak istersen, önce kendine bak. Gözünle görmediğin küçücük bir hücrene bütün kodunu save etmiş (kaydetmiş) ve yine o küçücük hücrende excute ettiriyor (icra ediyor).

Madem ki DNA’nın bir program olduğu apaçıktır ve bir program programcısız olamaz; demek ki senin programcılığın o büyük zatın programcılığına ancak bir ayna hükmündedir. Yine senin hücrelerinden oluşturduğu networkun içinde hadsiz protokollerle o hücreleri konuşturduğu gibi, seninde diğer insanlarla türlü dillerde ve protokollerde konuşabilmen için gerekli donanımını yanına vermiştir, öylece de gördürüyor, konuşturuyor ve dinletiyor ve sen etrafındaki bütün cisimlerden haber alasın diye ışık, ses gibi türlü medyayı hazırlamış kullandırıyor. Ve sen bunları keşfeder, kullanır, fakat yenisini ekleyemezsin. O halde öyle büyük bir network uzmanı zât vardır ki, senin her türlü ihtiyacını bilir ona göre teçhizatını verir. Senin network uzmanlığın ancak sonsuz ilminden sana verdiği bir küçük parça ve bir büyük nimettir.

Arkadaş aldanma!

Bu güzel dünya hayatı, bir limited trial versiyon (kısıtlı kullanım versiyonu) programdır. Görüyorsun ki elde ettiğin malı mülkü hiçbir suretle save edemiyorsun (saklayamıyorsun). Öyle ise bu kâinat yazılımını yazanı tanı. Hem hiç mümkün müdür ki bir programcı bu kadar güzel bir program yapsın ve yaptığı programda about (programların içine konulan ve programcısını tanıtan açıklama) koyup kendini tanıtmasın. Öyle ise bu kainatın en büyük donanımcısı, programcısı, network uzmanı ve sistem operatorü olan zatın, her yere işlediği about kesimlerini gör, öğren, full versiyonunu (sınırsız kullanım versiyonu) kazanmak için çalış. Unutma ki hiçbir hareketin atlanmadan dikkatlice loglar (kayıtlar) tutuluyor. Bu loglar herşeye gücü yeten o sistem yönetecisi tarafından kontrol edilecektir.

Öyleyse; hangi alanda uzman olursan ol yüce yaratıcının farkında ol, bu farkındalılıkta da uzman ol."

Alıntı : http://blog.idriscin.com/2009/09/ey-bilisim-insani.html

Saturday, September 19, 2009

Mesnevi'den

Vakit keskin bir kılıçtır. Sufi, vakit oğludur. Yarın demez, anı değerlendirir.